AnasayfaOKUR KÖŞESİDünya Türkiye’den küçüktür

Dünya Türkiye’den küçüktür

15 Temmuz akşamı Türkiye’de yaşanan darbe teşebbüsü, aziz milletin canı pahasına meydanlara inip göğsünü tanka tüfeğe siper edişiyle destansı bir şekilde bertaraf edildi.

O akşam ülkemizde tam olarak nelerin yaşandığını, kimin ne kadar bu işin içinde olduğunu, kimlerin perde arkasında gidişatı seyrederek duracağı yeri belirlediğini, bu isyanın bir prova mı yoksa FETÖ’nün can havliyle yaptığı son nefes çırpınışı mı olduğunu henüz tam manasıyla bilmiyoruz.

Bu bilinmeyenlerin bir kısmı ilerleyen günlerde muhakkak cevap bulacak olsa da, bu kanlı isyana giden yollarda yaşanan her şeyi bütün çıplaklığıyla bilebileceğimize ihtimal vermiyorum.

Ergenekon sürecinin ilk günlerinde, duyduğum vakit çok şaşırdığım iki sözü unutmam. İnsanlar, Ergenekon ortaya çıkınca askerî vesayet Türkiye’nin üzerinden sonsuza dek kalkmış gibi olayı mutlulukla karşılayıp bayram ediyordu. İrfânına itimat ettiğim bir zât ise sevincimi yüzümde donduracak bir ifade ile demişti ki: “Bugün en çok kim Ergenekon’dan şikâyet ediyorsa gerçek Ergenekon odur.”

O gün için Ergenekon’dan en çok şikâyet eden, bütün kuruluşları ile tam bir seferberlik halinde paralel medyaydı. “Ârifler fitneyi gelirken fark eder, avam ise giderken…” sözünün ne manaya geldiğini öğrenmem için aradan çok yıllar geçmesi gerekti.

Beni şaşırtan sözün ikincisini yine o günlerde bu yapıyı iyi tanıyan bir dostumdan duymuştum: “Kendi adamlarından bazılarını da Ergenekoncu gibi göstererek içeri aldırdılar. Hem Silivri’de ne olup bittiğini, nelerin konuşulduğunu bilmek istiyorlar, hem de bu iş istedikleri gibi neticelenmezse tedbiren o tarafa da yatırım yapıyorlar.”

Bunu düşünebilecek tedbir, takiyye budalası bir zihin ve aldığı talimatla itibarını, istikbâlini fedâ edebilecek bunca a(l)danmış ruhsuzdan oluşan bir terör örgütü, ülkede darbe teşebbüsünde bulunuyorsa şu soruyu aklımızda tutmalı: “Öldürülen, yakalanıp tutuklanan darbeciler başarısız ve ahmakça bir teşebbüsün uygulayıcıları mıydı, yoksa yaklaşan YAŞ öncesi asıl önemli abilerini kurtarmak için kendilerini fedâ eden kamikaze sürüsü mü?

Harika bir teşbih ile FETÖ’yü özdeşleştirdiğimiz ‘Haşhaşîler’in, liderleri Hasan Sabbah’ın ölümünden sonra bile devletlerin değişik kademelerinde görev alıp, tam altı asır boyunca örgütlü olamasa da bireysel namussuzluk ve hainlikler yapabildiğini de hatırlamakta fayda var.

15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünde yaşanan ve mâkul izaha muhtaç pek çok olaya, bazı işaretlerden hareketle kahraman gibi takdim edilen pek çok şahsa ihtiyatla yaklaşıp, “bilmediğimiz çok şey var, pek çoğunu da bütün gerçekliğiyle hiç bir zaman bilemeyeceğiz belki de” derken kast ettiğim budur.

Biz bütün bu bilinmeyenler sebebiyle bu hain örgütten, onları ve benzerlerini maşa olarak kullanarak, Türkiye’nin mazisini hatırlatan bir endam ile istikbâle yürüyüşünü durdurmak isteyenlerden korkacak değiliz. Ama bildiğimiz bir şey var: Bu aziz milletin o gece meydanlarda verdiği muhteşem mücadele, kim ve ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, oyun kurucuları da, piyonları da korkutacak bundan böyle.

Bizim umudumuzun, onların da korkusunun artarak devam etmesi için yapmamız gerekenin ne olduğunu, 15 Temmuz akşamına geri dönüp, iki konuyu ‘ya tam aksi yaşansaydı ne olurdu?’ sorusuna da cevap arayarak hatırlayalım mı?

Saat 22.00 suları İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bütün ülkede olağandışı bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Terör mü darbe mi ikileminde kaldı olayı ilk fark edenler. Darbe teşebbüsü olduğu ayyuka çıkınca evlerindekiler kapıyı kilitlediler, dışarıdakiler canhıraş bir çabayla ara sokaklardan evlerine ulaşmaya çalıştılar. Sokaklar, tam darbe heveslilerinin istediği gibi bomboş hale gelmek üzereydi ki, Reis’i gördük ekranda. Milletini, sokaklara çıkıp bu darbe teşebbüsüne engel olmaya davet eden Reis’i… Ne olduysa ondan sonra oldu işte.

Cumhurun Reis’ini ekranda göremeseydik ne olurdu?

Millet yine milletti ama evinde oturup ertesi sabah kahrolası bir darbenin karanlığına uyanacaktı.

Ya sokağa çıktığımız anda bir kargaşa içinde itidâli elden bırakıp, birbirimize düşseydik?

Reis yine Reis’ti ama bizim birbirimize düşüşümüzle ortaya çıkan kaos darbecilerin ekmeğine yağ sürecekti ve yine geçmişler olsun!

Bir milletin haydi dediği vakit arkasına düşmekte tereddüt etmeyeceği bir lideri olursa, bir liderin de ‘haydi’ dediği anda arkasından geleceğinden şüphesi olmayan milleti olursa o ülkeye kimse diz çöktüremez.

Reis’in ‘haydi’ çağrısıyla meydanlara çıkıp bu hainleri bastıran da, sonraki günlerde meydanları doldurup ümmetin nöbetini tutan da bu necip milletti.

AK Parti’ye oy vereni vermeyeni ile millet…

Sağcısı solcusu, Türk’ü Kürt’ü, Sünni’si Alevi’si, zengini fakiri ile millet…

Askeri, polisi, münevveri, çiftçisi ile millet…

Yaşlısı genci, kadını erkeği, çoluğu çocuğu ile millet…

Biz, büyük bir medeniyetin diriliş derdindeki varisleri olduğumuz müddetçe başımızdan gâile eksik olmayacak. Eksildiği gün bilin ki bizde bir sorun var demektir. Bu gâilelerin üstesinden gelmenin yolu, güveneceğimiz doğru ve güçlü bir lidere sahip olmaktan ve siyasi görüş ayrılıklarından, bilmem nelere kadar bütün farklılıklarını mesele memleket olunca bir kenara bırakıp bir araya gelebilen bir millet olabilmekten geçiyor.

Ey benim küçük kavgalarla uğraştırılarak birbirinden ayrı düşürülmeye çalışılan milletim!

Darbe şakşakçısı namussuzları, bir asırdan beri seni millet olarak görmeyen kansızları, FETÖ’nün alçak teröristlerini ve onların kanlı ihanetine akıl sınırlarını zorlayarak kılıf arayan zavallı ‘Haşhaşîler’ini ve daha bilumum namussuz güruhu istisna tutarak sesleniyorum sana.

Ey benim mensubu olmakla iftihar ettiğim necip milletim! Sudan kavgaları bırakıp biz ‘bir’ olabilirsek, muhabbetle kucaklaşıp bir ‘biz’ olabilirsek hiç kimse bizim önümüzde duramaz.

Ve Sayın Cumhurbaşkanım,

Siz bu milletin yarısının zaten gönlündeki ‘Başkan’ıydınız. Ama 15 Temmuz akşamı gördük ki neredeyse diğer yarısının da ‘Reis’isiniz.

Musibetten ilâhi bir lütuf olarak doğan bu birlik ruhunun devamı için gerekenlerin yapılmasına öncülük etmenizi, yarısından çoğuyla içindeki her türlü namussuz ve haine dur diyebilen bu aziz milletin, tamamıyla bir olabildiği gün, dünyanın bütün zalimlerine meydan okuyabileceğine imanı tam olan bir ferdi sıfatıyla arz ederim.
Leman Serengil

TAKİP EDİN:
Milli uyanış ve mi
Darbe girişimi rapo
Bu Yazarı Değerlendir:
HİÇ YORUM YOK

YORUM YAP