Nasrettin Hoca değilim, olamam da..!

Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış.
Sonra:
– Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?
Hoca ne yapsın?
– Haklısın, demiş.
Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:
– Haklı değil miyim?
Hoca:
– Vallahi haklısın, demiş.
Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.
– Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?
Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:
– Hatun, demiş, sen de haklısın! Yazmak zor iş,
Hele de bugünlerde…
Öyle bir şey ki;
Bazen aşağı tükürsen, sakal diyor;
“Sen bıyıkçısın”…
Yok yok değilim deyip yukarı tükürsen;
Bu defa bıyık isyanda:
“Sen Sakalcısın”…
En iyisi tükürmeyeyim öyleyse dediğinde;
Bu defa da kalem ve akıl isyanda;
“Ne oldu; hak ve hakikati söylemeye korkuyor musun.”
Rüzgara tükürsen, biliyorsun ki; yüzüne gelecek…
İsa’ya, Musa’ya yaranmacı birisi değilim.
Hiç olmadım da…
Yazılarımı yazarken bile kılı kırk yarıyorum.
Nedeni ise; soruna sorun katmayayım,
Çözüme destek olabileyim,
Söylemlerimi kimse kişiselleştirmesin,
Tarafgirlik içermesin…
Tek kaygı ve isteğim; Sadece ve sadece devlete, ülkeye, millete katkı sağlayabilmektir.
Bazen dilimin ucuna kadar geliyor,
Çünkü öyle şeyler duyuyor, görüyor, gözlemliyorum ki;
Adeta bir feryat gibi, isyan gibi, şikayet gibi, olmaz beyler olmaz dercesine yazmak istiyorum.
Fakat duruyorum, yutkunuyorum, sakinleşiyorum.
Çünkü söyleyip, yazacağım doğrunun, zehir etkisi yapmaması tek melal ve ıstırabım.
O yüzden bazen ben de inanmadığım bir şeyi yazıyorum; ümit yeşertmek için,
Bazen yapacaklar diyorum; yapmaya dönük adımlara teşvik etmek için,
Bazen önerileştiriyorum eleştirilerimi; kırmayıp, dökmeyeyim diye,
Bazen sinir ve kızgınlıkla başlıyorum yazmaya; vazgeçiyorum “her doğruyu her yerde söylemek doğru değil” diye…
İnanın bazen yazmaktan bile vazgeçmeyi düşündüğüm oldu/oluyor.
Çünkü hangi “zülf ü yâre” dokunsam, o zıplıyor;
Beni/bizi mi hedef aldın, bizi sevmiyor musun, bize mesaj mı vermeye çalışıyorsun diyorlar.
Yazı yazarken sevmek/sevmemek olgusuyla hareket etmiyorum.
Kişileri hedef almıyorum.
Kişiselleştirmiyorum.
Olaylara, sorunlara, çözümlere, hedeflere bakıyorum.
Ben yazılarımı amatör bir ruhla yazıyorum.
Profesyonel değilim.
Olmadım, olamam da…
Eleştirirken kimse hedefim olmadı,
Överken de kimseye taraf olmadım.
İyiye iyi, kötüye kötü, yanlışa yanlış, doğruya doğru demek benim temel şiarımdır.
Ama öyle bir haldeyiz ki; Shakespeare’in dediği gibi bazen, “doğruya doğru derken eğriye çıkıyor adın”.
Özellikle isterim ki; benim yazı içeriklerimi, eleştirilerimi, önerilerimi kimse üzerine almasın,
Herkes üzerine alsın.
Mesajım hem hiç kimseye, hem herkesedir.
Sağcı solcu, A Partili B Partili, muhafazakar, liberal kimse yazılarımdan cımbızlama yapmasın.
Bütüncül bakılsın,
Toplu değerlendirilsin,
Birazcık ama birazcık objektif olunsun.
İşte o zaman kişileri hedef almayacak kadar farklı bir düzlem ve gözlemde olduğumu hemen herkes olmasa da; birazcık insaf ehli olan anlayacaktır.
Yazılarımı itina ile…
Yazının devamını okumak için bağlantıya tıklayınız: https://ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun/nasrettin-hoca-degilim-olamam-da-100808m.html