AnasayfaYAZILARTürkiye için ‘En Sıcak Eylül..’

Türkiye için ‘En Sıcak Eylül..’

Türkiye için en sıcak Eylül

Büyük bir kırılma ve kriz yaşayan Küresel Sistem; Trump’la birlikte yeni bir evreye girdi.

İttifakların, stratejik ortaklıkların ve müttefikliklerin önemsizleştiği, yeni ve mikro diplomasilerin gerektiği, yer yer lokal düzeyde sıcak çatışmaların yaşandığı ve daha bir süre devam edeceği oldukça karmaşık bir döneme girildi.

Soğuk savaş döneminin bitişini iyi okuyamayan “Merkez Devletler” ve özellikle ABD bugünlerde yaşanan kırılma ve krizin en büyük müsebbibidir.

Özellikle ABD’nin bencil ve narsistik eğilimi bugünlerin habercisi olmuştur.

Yeni Dünya bambaşka kodlarla, haritalarla ve ekonomik reflekslerle oluşacaktır.

Dünyanın yeraltı ve yer üstü kaynaklarının, insan gücünün hemen hepsi “ABD dışı Dünya”da iken; ne yazık ki, Küresel sistemi yönetenin ABD olması yerkürenin en büyük talihsizliğidir.

ABD’nin saldırgan, agresif, çelişik, tutarsız ve nobran tavrı nedeniyle dünya yeni bir sistematiğe doğru yol alıyor.

Kimsenin kimseye mecbur ve mahkum olmadığı ama herkesin herkesle iletişim ve ittifaka muhtaç olduğu bir süreçteyiz.

Bir devletle bir konuda ihtilaftayken başka bir noktada ittifak ve işbirliği içinde olunası bir devir yaşıyoruz.

Para ve finansı elinde tutan fon, kişi, aile ve grupların devlet ötesi reflekslerinin devletlerin kaderini belirlediği farklı ve karmaşık bir konsept yaşıyoruz.

Eylül ayıyla başlayan bu sıcak süreci yıl sonuna kadar dikkatle takip etmeliyiz. Sene sonuna dek hepimizin şaşıracağı gelişmeler ve değişimler görebiliriz. ABD başta olmak üzere, küresel ölçekte bu gelişmelere dair öyle duyumlar alıyorum ki; şimdilik bunları yazmadan, sadece dikkatle takip edelim demekle yetiniyorum.

Türkiye olarak, hiçbir ülkeyi öne çıkartmadan ve hiçbir ülkeyi de geri tutmadan oluşturmamız ve sürdürmemiz gereken bir diploması var etmeliyiz.

Ülkesel menfaatler noktasında her ülkeyle her türlü ilişkiye girebilirizi mümkün görmeliyiz.

Romantizm, duygusallık ve büyük resmi pas geçer bir yaklaşım bizi “Yeni Küresel Sistemde” çok gerilere atar.

Pek çok yazımda söylediğim gibi; akıl ve akılcılığı, realiteyi, ülke menfaatlerini, diplomatik zekayı öne çıkartarak davranmak, uzun soluklu ve uzak ufuklu düşünmek ve planlar yapmak zorundayız.

Peki Türk-ABD ilişkileri eskisi gibi olabilir mi.?

Gerçi eskiden ne kadar iyiydi, o da tartışılır ya…

Kıbrıs Harekatı öncesi uygulanan ambargoyu unutmamak lazım.

Ama şu bir gerçek ki; ABD hiçbir dönemde bugünkü kadar, devlet refleksinden uzak, adeta bir örgüt gibi hiç davranmamıştı.

Ne acıdır ki, bugün böylesi bir ABD ile karşı karşıyayız.

Küresel sistemin temel taşlarının sarsıldığı, yeni taşların döşenme arifesinde Erdoğan ve Türkiye, kritik ve oldukça sıcak bir Eylül’e giriyor.

Bu Eylül açık ve kapalı öyle önemli ve geleceğin şekilleneceği görüşmelere sahne olacak ki; bu sadece Türk ekonomi ve siyaseti için değil, Küresel ölçekte etki yaratıcı ve belirleyici hacimde olacaktır.

Erdoğan 1/3 Eylül tarihlerinde Kırgızistan’da olacak.

FETÖ tarafından adeta ele geçirilmiş olan bu ülkeye ziyaret, oldukça önemli görüşmelerin, anlaşmaların ve mutabakatların olacağı iki günü kapsıyor.

Oradan 7 Eylül’de, Rusya-İran-Türkiye olarak Suriye konusunda Astana süreciyle başlayan periyodik programın İran ayağı için bu ülkeye gidilecek.

İdlib konusunda savaş ateşinin harlandığı, ABD’nin bazı atraksiyonlar planladığı ve hatta kimyasal silah kullanımı konusunda ABD-Rusya arasında komplo iddialaşmasının had safhaya geldiği bugünlerde bu görüşmenin anlam
ve önemi çok büyüktür.

Eylül ortalarında Uzak doğu fonlarından ciddi birilerinin Erdoğan’la İstanbul’da toplantı yapacağı duyumunu aldım.

23’ünde ABD’ye BM Genel kuruluna gidecek.

Buradaki görünen ve görünmeyen görüşmeler hayati düzeyde olacaktır.

Bazı Fonlarla ve paraya yön veren finans yöneticileriyle yapılacak görüşmeler ülkemiz geleceğine dair çok ciddi öneme sahip olacaktır.

Yapılan istişare, değerlendirme ve görüşmelerde oluşacak mutabakat veya ihtilaf ciddi sonuçlar doğurabilir nitelik taşıyacaktır.

Ve bu görüşmelerin içeriği, 27 Eylül’de yapılacak Almanya seyahatini daha bir farklı, önemli, kritik ve anlamlı kılacaktır.

Kronolojik olarak dile getirdiğim Eylül programı rutin, sıradan ve genel bir süreç değildir.

Erdoğan’ın bu seyahat ve görüşme trafiği sürerken, Maliye Bakanı da fasılasız, açık ve kapalı, ekonomik konularda ciddi görüşme ve istişarelerde bulunacaktır.

Özellikle AB ülkelerinin ekonomi ve finans bakanları ve yetkilileriyle başlayan iletişim ve ABD karşısında ittifak oluşumuna dair işbirliği çalışmaları artarak devam edecektir.

Türkiye ve Erdoğan Eylül ayını başarılı geçirmeye mecburdur.

Çünkü ülkemize ve pek çok ülkeye yapılan saldırı büyük bir planın parçasıdır.

Kur kriziyle amaçlanan, asıl vurulmak istenen darbenin ilk salvolarıdır.

Asıl hedef…

Yazının devamını okumak için bağlantıya tıklayın: http://www.ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun-bir-portre/turkiye-icin-en-sicak-eylul-10280m.html

TAKİP EDİN:
Bir Bayram daha böy
Bu Yazarı Değerlendir:
HİÇ YORUM YOK

YORUM YAP